direnç şafağı karşılaması

şurada
tam şu kaldırımın sağında
aklı yarında kalmış bir çocuk yatıyor
biraz kırgın bakıyor bana
biraz küs
ve bizzat beni
üstünüze alınırsanız eğer
elbet de sizleri
yani yüreğinde
insanca yaşamaya dair
söyleyecek sözü olan herkesi derbeder kılan bir çift sözle perişan eyledi
peki dediği neydi
şuydu
“yaşlanmak zor olandır bu şartlar altında
neden dersen selah amca
bu coğrafyada
ilk kez kendi devrimini aramaya karar kıldı gençlik
üstelik dağda bayırda da değil
bütün sokaklarda
bütün meydanlarda
ve selah amca
inanması zor gelir belki sana ama
bütün halklar yan yana
omuz omuza bu kavgada
yolun düşerse eğer barikatlarımıza
bir tas su almayı unutma yanına
malum
güvercinler
ilaçlı su içemiyorlar ya
bir de selah amca
eğer sana zahmet olmazsa
bizlerden biri için
bir hırka koy çantana
direniş şafakları
biraz serin söküyor da”
selah
02:45
14 07 2013
Şiir: Selah ÖZAKIN
Yorum : Deniz Karaca [ Eyila ]

şiir

belki yaşlanır şiir kuran belleğim
belki eskiyip yıpranır kalem tutan ellerim
belki artık kavramakta zorlanır yeri
titrek adımlarım
belki kaldıramaz olur dünya yükünü çökük omuzlarım
ama bilin ki dostlarım benim
asla
hiçbir zaman eskimez
dipdiri ve genceciktir
bazen isyan
bazen aşktır
yeri gelmiş öfkedir
anlamları
belki bir kanaviçe sadeliğinde
belki bir Antep antikası özeninde
belki bir iğne oyası zarafetinde
dipdiri karşılar seni cancaazım
çağların taze isyanlarını işlediğim dizelerim

Standart
şiir

Haziran Ortası (15-16 Haziran 1970)

ve sevgilim
kulak kabart
bugünlerde
yine suskunluğa isyanın sesleri duyuluyor yeraltından
birileri
bu sesi
meyhane kapılarından taşanla örtmeye çabalıyor el altından

bir yanda
nazım hikmet ran’ın kurtuluş savaşı destanı
yani haziranın on beşi ve on altısı
öte yanda
kasığıma saplanır edebiyatın popçası

bak işte yaklaşıyor köprülerin açıldığı kalkışmanın provası
sen anımsamazsın o güzelliği
o günlerde
doğmamıştın belki daha
bir isyandı simitçi arifin tablasındaki simitlerin her biri
bir isyandı dülgerin çekiçlediği köselesi
bir isyandı ozanın her dizesi
bir isyandın sen
yüreğimin gül bahçesi

oralardan geldiğimiz günlerin efendisi olamadık daha
ama olmayacağımız sanılmasın asla
pişeceğiz
yanacağız
öleceğiz
ama mutlaka
ve elbette mutlaka
kendimizin efendisi olacağız be usta
bin dokuz yüz yetmiş haziranında olamadıysak da
bir başka haziranda mutlaka

selah
05-06 haziran 2007

Standart
Uncategorized, video, şiir

Yirmi üç Nisan iki bin üç

Şiir, seslendirme: Selah Özakın, Video düzenleme: Hasan Karaşahin

Yirmi üç Nisan iki bin üç

Bugün 23 Nisan
Annem tutuşturdu elime renkli bayrakları.

Kırmızı…
Islaktı.
Yapış yapış kan!…
Kan!…
Kandı.

Sarı…
Aç ve korkunç yorgun Irak’lı çocukların yüzü.
Sapsarı!

Mavi…
Artık mavi değil
Maviyi unuttular.
Sorsanız “Ne renk?”
Duman!…
Duman!…
Gökyüzü.

Yeşil…
Marsık kokan ağaçlar…
Yenik düşmüş petrole
Ve patlayan dolar yeşiline.
Yemişleri talan…
Özgürlük yalan!

23 Nisan!…
Nasıl “Neşe dolar insan?”

İstemem anne.
Renkli istemem.
Bana ölü çocukların rengini ver.
Hani tüm renkleri yutan…
Beyaz be anne!…
Beyaz!
Hani sardıkları…
Ölü çocukları.
selah
2003

Standart
şiir

Ağlatmayın Sabahı

ağlatmayın sabahı
kısık ışıklı sabahtayız yine
eskici kalenderliğiyle
çiğ ıslık bırakıyor kapılara rüzgâr teker teker
kutsallığı yitiyor sokak lambalarının hızla
söndürür artık güneşin pusu hepsini az sonra
pencere aralığından
kendimin de aralarında olduğu
gürültücü topluluğa bakıyorum da çoğalan
ne kadar uzağız hepimiz aşka
ve ne kadar kaygusuz
tıpkı her adımda aşınan kaldırımlar
oysa hayat
durmadan üstümüze basar
başka insanlar
başka hayallerle uyananlar
bambaşka umutlar
kavgalar
ağlamalar
kahkahalar
hapisler
hücreler
prangalar
ve insan yanımızı körelten
paylaşımsız
bencil
habis hırslar
bulaşıcı bir hastalık gibi
her yana yayılmaktalar
çocuklar
tek onlar
ağlarken
ya da gülerken
maske kullanmazlar
çünkü onlar
hayatı ciddiye almaktalar
eğer hâlâ
günaydın sözü
güzel bir anlam taşımaktaysa az da olsa
daha tükenmemiş olmasındandır çocukçalığın
zaten benim günaydınım da sırf o yanlarınızadır
ne olur yitirmeyin
yeyip bitirmeyin o güzelim katışıksızlığınızı
ağlatmayın sabahı

Standart
şiir

Gün gecede pişer

taze sabah soluğu tutmaya durdu gün kurucu
karanlığın dipsizliğinden
sabahı hasarsız çekip almaktı esas derdi
acısı süzülmüş rezaki üzüm misali sunmak günü size
işte bundan
ağıt yüklüdür gecenin bilinmez işçisi
acıları yüklenip yorgun düşer
ilk ışıltısı sızarken güne
göğsü parçalanmış prometeus gibi
bir sonraki gece kavgasına yatar
her gün
bilinmez kahramanların acıları pahasına
aydınlığa kalkar

selah

Standart
şiir

biliyorum
ben uyanmadan bastıracaksın
aklınca beni kör zamanımda yakalayacaksın
hep olduğu gibi
yaptığın gibi hep
sisi mahsus geriyorsun güneş güvencesinin önüne
gülme aptal gün!
bu sefer avlanacaksın
hatta sana bile
GÜNAYDIN

Standart