Hakkında

Dört kardeşin en küçüğü olan Selah Özakın, 1945 yılında Adana’da doğdu ve daha kundaktayken ayrılmış oldukları kenti, 1971’de, 12 Mart döneminde, öğretmenlik yaptığı Gaziantep’in Kilis ilçesinden, gözaltına alınıp götürüldüğü zaman gördü ilk kez. O da gözaltında tutulduğu tugayın penceresinden!…

Hemen ardından, Kilis’ten, Ordu’nun Fatsa ilçesine sürülen Özakın, burada çalıştığı beş yıl içerisinde, arkadaşlarıyla kurmuş oldukları TÖB-DER şubesi bünyesinde, tiyatro çalışmaları yapmanın yanı sıra çıkardıkları bültende, dönemin siyasi çalkantılarına muhalefet eden yazılar yazmış, şimdi hayatta olmayan, 12 Eylül darbesi sırasında belediye başkanı ve Özakın’ın yakın dostu olan Fikri Sönmez ile kurdukları Halkevi’nde kültürel faaliyetlerini köylere kadar taşımışlardır.

Yoksul bir ailenin dört çocuğunun en küçüğü olan Özakın, çok okuyan bir babanın ve ilkokulu bile bitirmediği halde, çocuklarıyla ilgili büyük düşleri olan bir annenin çocuklarından biri olmasına bağlamaktadır yazma dürtüsünü. Eğitimini tamamlayana kadar kötü bir öğrencilik yaşamıştır. Bu yüzden, iyi bir öğretmen olmak için çabalayıp durmuştur öğretmenliğinde.

Yazmaya, yine çok okuyan ve yazdığı şiirde geçen, “kıralım demir kapıları” dizesi yüzünden okul müdürünün annesini çağırıp uyardığı abisine duyduğu hayranlık nedeniyle, ilkokulda başlamıştır. Ancak altmış sekizli yılların devrimci rüzgârı, onu da sarıp sarmaladığından, eylemcilik öne çıkmış ve yazmaya uzun bir süre ara vermiştir.

12 Eylül darbesi de, kapısını sayısız kez çalmış ve Selimiye Kışlası’nda defalarca ağırladıktan sonra, kendisini Afyon ilinin Bolvadin ilçesine sürmüş, böylece yüksek okul dahil, çeşitli kademe ve okullarda çalışmış olan Özakın’ın okul öğretmenliğinden istifa etmesi sağlanmıştır.

Vasıfsız işçi olarak, bir fabrikada kısa bir süre çalışan Özakın, iki odalı bir yerde, bir dershane açmaya çalışırken, birinci şubeden temiz kağıdı almaya gittiğinde, yeniden gözaltına alınmış, bu nedenle dershaneyi başkasının adına açmak zorunda kalmıştır.

2002 yılında, dershaneyi kapattıktan sonra, bütünüyle yazmaya yoğunlaşan Özakın, yaşadıklarının oluşturduğu tortuyu, anlatılar, öyküler, şiirler ve romanla, yeni kuşaklara aktarma çabasındadır.

Yayınlanmış beş şiir kitabı, iki çocuk kitabı, bir de öykü kitabı vardır. Kitapları hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.