“miş”li geçmiş trenindeyim
eski dost ferahlığındayım
gerçi bütün yatakları yırtılmış kompartımanın
ıslak
sanki kan sızıyor
geçmişin yaraları batıyor
kuytusuna aklımın
uyku tutmuyor
kalkıp trenin lokantasına gidiyorum
herkes tanıdık
bahşişi seven garson bile
boş masa kalmamış
ilişiyorum Fikri Sönmez’inkine
yanında kalfası Kemal Özdemir
dip masadan el ediyor Ersin
babaları olur kendisi ikizlerin
yani Hüseyin ve Cevahir’in
ötede öğrencim İsa
kurşunu alnında
silinmemiş utangaç gülüşü
hâlâ dudağının saklısında
garson yaklaşıyor
yılışık mı yılışık
omzunda kirli mi kirli bezi
eğiliyor kulağıma
fısıldıyor aklı sıra
elinde
üzeri yazılı bir peçete
göstererekten herkese
tutuşturuyor elime
Şehittin Tırıç ve köylüleri
yan masaya davet ediyorlarmış beni
gitmesem ayıp olur
belli seremoni
kaldırıp kadehimi
boşluğa vuruyorum
ve kahroluyorum
öldürüldü çünkü
adını anımsadıklarım
ya da anımsayamadıklarımın
çınlar her gecemde sesi
bu dönüşsüz trendekilerin
dostlarımdı hepsi
aslında
ölmeyi becerememiş olan ben
bu trende olmaması gerekenim
yüreksizliğimden değil
mermilerin acemiliğinden
merakta bırakmamayım sizi
garson bir eşkıya
kimi zaman hizmet eder kalkışmacıya
kimi zaman muhbirlik eder
baş patrona
yani alışılmış bir adam
uşaklık işlemiş ruhuna
anlayın
o
esas oğlanıdır bütün zamanların