yıl 1978
bir katliam yaşandı
aylardan kışın son kapısı Mart’ta
mekanı
İstanbul Üniversitesi’ydi
vakit mi
(biraz insanlık tarihi oku be cancaazım
bunu da sorma e mi)
çektirdiler efendiler uşaklarına pimi
kimya fakültesinin kapısında
patladı bir bomba birden
çok yönden çekildi tetikler ardında
işte ölüler listesi
işte kanlı coğrafya
Hatice Özen’di tam şurada düşenlerden biri
ki o gün
o güzel gözleriyle
bir gelincik kadar parlak balkıyordu bakışı güneşe
belki daha hiç sevişmemişti
belki daha sevmeyi öğrenmemiş bir taze çiçekti
ama nasıl da hazırdı rahmi doğurmaya
gözleri var ya gözleri
sahiden çok benziyordu göğü süsleyen ayın ışıltısına
yani sevdiceğim benim
yani ilk bakışta
çok özendiğinden hani
sanırsın ki istemsiz kanamaktaydı yüreği
mart ayının yarısında
yani on altısında
erken basan gün sıcaklığına zamansız koşuyor olmalıydı
tazecik kanıyla
hiç farkı yoktu
yani inanılmaz çok benziyordu
yattığı kaldırımın taşlarının arasından fırlayan
ayrık otuna
Cemil Sönmez mi
hele hiç sorma onu
hiç tanışmadık onunla
çok eminim ama
düşürüldüğünde toprağa
binlerce ışık dolanmaktaydı kafasında
Baki Ekiz sonra
nice ezgiler gezinmekteydi kafasında devrime ve aşka dair
kim bilir
sonra
ölümle erken yüzleşen o çocuk bir de
bir de göğü soluk soluğa emen
bulabildiği her molada
aşkı içine çeken
Turan Ören
ve kendiyle
ve adıyla
en ufak bir yakınlığı olmadığı halde
yetmiş sekiz Mart’ının on altısı sabahında
ve göğsünde patlayan bombayla
söndürülüvermişti Abdullah Şimşek’in hayatla çakışan kıvılcım atlamaları
sonra Hamit Akıl ki
soyadıyla son derece müsemmaydı
kim bilir yaşasaydı
yaşamaya bırakılsaydı eğer
mukadderat kuşatmasını nasıl kırardı aklıyla
ve sonra Murat Kurt
nasıl bozardı kurt kapanlarını kim bilir kim bilir
ah adını andıma yazdığım genç ölülerle sarmalaştığım geçmişim
ah sevdiceğim
ah dünüm
ah günüm
ve ah sana her şeyim
yani vahsız olması için ölüler verdiğimiz geleceğimiz
söyleme biliyorum
az boyun eğseydik eğer
daha çok ömür sürerdik kırk harami şölenlerinde
o güzelliğin bir tek anı bile
ama üç kuruşluk değeri bile olmayan satılık hayatlara eyvallah etmeye değmezdi bre
görsene beni
ben geçmişimden beslenen başkaldırıyım
ey benim Spartaküs’üm
Dadaloğlu’yum
Pir Sultan’ım
sayısız kez yakıldım
asıldım
ey umduğumuz gelecek güzel gün
ey yarın
yıl
bin dokuz yüz yetmiş sekiz
ay mart
gün mü
o bahara dönüşüm ayının tam ortası
uzuyor ya seni ummanın ömrü bizim her ölümümüzle
yaşıyorsun ya sen
ne olmuş bu sefer de senin için erken öldüysek
anlamıyor musun beni benim sevdiceğim
devrimim
seni ölümüne seviyorum ben